EREĞLİ GÜNEŞ GAZETESİ

İVRİZ KÖY ENSTİTÜSÜ AŞIĞI BİR BAKAN: FİKRET ÜNLÜ

Aslen Ermenekli olan ancak gözünü açtığı İvriz Köy Enstitüsü için “Doğduğum Yer diyen eski bakanlarımızdan Rahmetli Fikret Ünlü, İvriz Köy Entitüsünü öyle bir şiirleştirmiş ki...

Ana kucağından kopup geldiğim Ereğli İstasyon Caddesinde Bir at arabası üzerinde Kucağımızda yarım ekmek Elimizde birer "kelle" Acemi üç beş arkadaşla Koyulmuştuk İvriz yoluna Çerkez köy yakınlarında Bir küçük köprüyü geçince hemen Alıç ağaçlarının kınalı dalları üstünden Kırmızı kiremitleri Allı morlu evleriyle görünen Sevdiğim özendiğim Hamuruyla yoğrulduğum Yeni dünyamdı benim Ayak seslerini uzaktan bildiğimizSaçları arslan ve kısrak yelesi Ana ve bacıyla özdeş Arkadaşla arkadaş Günboyu hapsinde kaldığımız Öğretmenlerimin okuluİvriz Öğretmen Okulu...Çıkış noktam, doğum yerim benim Çocukluğumu düşlüyorum yıllardır Çakıllı sahalarında Çaput top oynadığım Ağlayıp sızladığım Ana özlemine kucak attığım yılları Acılarımı içimde saklayıp Korkularımı söküp attığım İki büklüm yatıp Koynumda ellerim Dizlerinde sıcak nefesim Düşlere daldığım yıllar Bir dağ başında ne varsaKaysı bahçelerinde Ekmek fırınlarındaKantin arkalarında Acıyı tatlıyıKorkuyla paylaştığım yıllar Havuz başında banklar Banklara oturmuş arkadaşlar Balkonlarına çıkan Parlak beton merdivenlerindekiGöz ucuyla baktığımız kızlar Körpe göğüslerimizi saran O ince sızılar Çöplüklerinde tilki sürüsü At kuyruğunda uçuşan Serçelerle kargalar Kümesli derelerinde Dört telli mandolin sesleri Tadına varamadığım Dokunamadığım anılar Kum fırtınasıyla gelen karanlıkDevrilen ağaçlar telefon direkleriÇatılarda kiremit Duvar diplerinde ayak sesleriGöz kararına yollar El yordamıyla toplanan kaşık çatallar Zifiri karanlıkta Elden ele dolaşan sigaralar Yayları kopmuş ranzalarRanzaların altında kirli çoraplarCamlarda zemheri soğuğu Buz tutmuş borular Kendi halinde çaresiz Günahsız gecelerim Toroslar'ın eteğindeki kızıl güneşAkşam serinliğinde tören alanı Titreyen omuzlarBayrağa dikilmiş inançlı gözlerBir düdük sesine verilen kulaklar Gladiçyalar ve iğde ağaçları Bacaları tüten Perdeleri ışık sarısı sımsıcak evler Geceler yok mu o ıssız geceler Yorgun ve bitkin Aç ve açıkta geçirdiğimiz Bir düş çılgınlığında unuturken her şeyi Karyola demirinde Beynimi tırmalayan anahtar sesler Revir kapısına uzanan çiçekli yolHamam önünde armut ağaçları Pencere başlarında dört gözlü bakışlar Güneşte beyaz çarşaf Tozlu yataklar Uzaktan gelen davul ve keman sesleri Burnumun direğini sızlatan anılar Dokunamadığım aşklar Beton sahalarında alın terim Dizlerimin derisi varAkasya kokularını düşkünlüğüm O yıllardan kaldı Acılara dayanma gücüm, tutkularım Sevda türkülerim Hep o dağ başıyla övündüğüm Çiftlik yollarında elma kokusu Bele sarılmış kılıflar Koruk şeftaliler Taş armutlarBir tek kuru sıkıya Yüreğimiz ağzımızda Dörtnala koştuğumuz dikenli tarlalarKorkularım acılarım Geceyle gündüz arasında Kömür sobalarında tost ekmekTahta bavullarda üzüm kurusuDelik ceplerimiz bomboşBir beyaz sinema perdesininÖnü ve arkasında Çoluk çocuk Genç yaşlı kim varsa Müdür beyle müstahdem arasında Staj yollarında gençlik türküsü Bereketli topraklarda İvriz, Zanapa, Sarıca Toroslara yaslanmış Dedeköy, Durlaz, Gaybi Önümüzde kuru fasulye, nohutlu pilavSigara dumanında kurulan hayaller Çeşme başlarında köy kızları Hele boşa giden emekler Galip Amca, Karabiber Ali Osman'la karısı Cennet Sütçü Topal Ali Salih Usta, Sıhhiye Mehmet Ölümü yakıştıramadığım Demiroğlu, Salih Ziya, Gülten hanım Ve nice öğretmen Koyun çayırında "1 Mayıs" Çakıllı derelerinde kar suyu Buram buram yarpuz kokusu bağlar Uçuşan etekler çınlayan sesler Emekçiler kazan başında yorgun Çocuksu dünyamda duygulardan eser yok Deli dolu akan gençlik çağımSular gibi durulur mu bilmem 1964 yazında bıraktım İvriz'i ben Şimdi bakıyorum da geriye Meğer onlarca yıl geçmiş üstünden Ne baharlar, ne yazlar, ne kışlar gördük biz Tüylerimiz diken diken ürperirken eskiden Bir sıcak güneşe hasret Duvar diplerinde dört gözle beklerkenOlup bitenlerden habersiz Binlerce kere doğup doğup batmış tepemizden Yetmiş yaşındayım bugün benBir yaz yağmuru gibi gelip geçti yıllar Tatlı bir serinlik bırakarak Tam altmış yıllık bir sevdadırUsanmadan anlatıp durduğum Ne diyarlar gördüm Ne mevsimler yaşadım Yüzbinlerce insan tanıdımYüzü yüze benzemez Sevdim sevildimKoşa koşa koştum, yoruldum Dolu dizgin bir at misali Seninle doğduk ya İVRİZ Hep sana şükran besleriz..Fikret Ünlü-1964