1 Mayıs, emekçilerin insanca yaşam, eşitlik, özgürlük ve barış talepleriyle alanları doldurduğu; dünyanın dört bir yanında mücadele ve dayanışmanın yükseltildiği tarihsel bir gündür. 1886da Chicago işçilerinin öncülüğünde başlayan bu büyük yürüyüş, bugün hâlâ işçi sınıfının, emekçilerin ve ezilen halkların sömürüye, adaletsizliğe ve baskıya karşı birleşik mücadelesinde yolumuzu aydınlatıyor.
Bugün Türkiyede milyonlarca emekçi, artan hayat pahalılığı, derinleşen yoksulluk, işsizlik ve adaletsizlik kıskacında yaşam mücadelesi veriyor. Eğitim, sağlık başta olmak üzere en temel sosyal haklar ticarileştiriliyor; güvencesiz çalışma biçimleri olağanlaştırılıyor. Eğitim emekçileri düşük ücretlerle, sözleşmeli, esnek ve angarya çalışmaya zorlanıyor. Gençler ise diplomalarıyla birlikte işsizliğe ve geleceksizliğe mahkûm ediliyor.
Ülkemiz yalnızca ekonomik krizle değil; demokratik hakların gasp edilmesi, ifade ve örgütlenme özgürlüklerinin yok edilmesiyle de ağır bir baskı altına alınmış durumda. Muhalif siyasetçilerden sendikacılara, gazetecilerden öğrencilere kadar toplumun tüm kesimleri, iktidarın otoriter uygulamalarının hedefi haline gelmiş bulunuyor.
İktidar tarafından eğitimden yargıya, sağlıktan sosyal hizmetlere kadar pek çok alan tarikatlara ve cemaatlere teslim edilmiş; kamusal yapı zayıflatılmış, laiklik ilkesine ağır darbeler vurulmuştur. Bilimsel ve özgür düşünceyi hedef alan bu politikalar, toplumun dini tandanslarla kuşatılmasına ve eleştirel aklın baskılanmasına yol açmıştır. Kadınların, çocukların ve emekçilerin haklarını tehdit eden bu düzen, kamu hizmetlerini liyakatten uzaklaştırarak yoksulluğu, eşitsizliği ve adaletsizliği daha da derinleştirmiştir.
Özellikle üniversiteli ve liseli gençler, son aylarda geleceklerine sahip çıkmak için ülke çapında güçlü eylemler örgütlediler. Geleceksizlik dayatmasına, eşitsiz eğitim sistemine, rant odaklı politikalara ve demokratik haklarının gasp edilmesine karşı ayağa kalkan gençlik, umudun ve direnişin taşıyıcısı olmuştur.
Gençlerin eşit, özgür, bilimsel ve demokratik bir Türkiye için yükselttiği talepleri, Eğitim Sen olarak kendi mücadelemizin ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz. Barış, demokrasi ve özgürlük talebi, yalnızca emekçilerin değil, geleceğini savunan gençliğin de ortak haykırışıdır!
Bir arada yaşama hakkını,
İfade özgürlüğünü,
Laik, bilimsel ve anadilinde eğitimi,
Güvenceli iş ve insanca yaşam koşullarını,
Herkes için eşit yurttaşlık ilkesini savunmak için;
Eğitim Sen olarak 2025 1 Mayısında:
- Hayat pahalılığına, adaletsiz vergi sistemine, ücretlerin erimesine karşı adalet talebiyle,
- Kamusal hakların gasp edilmesine, eğitim ve sağlık hizmetlerinin ticarileştirilmesine karşı eşit ve parasız hizmet hakkı için,
- Kamuda güvencesiz istihdama, sözleşmeli çalışmaya karşı kadrolu, güvenceli çalışma için,
- Gençlerin geleceğini yok eden işsizliğe, geleceksizliğe ve eğitimdeki eşitsizliklere karşı umut ve özgürlük için,
- İfade özgürlüğüne, sendikal haklara ve barışçıl gösteri hakkına sahip çıkmak için,
- Kayyım politikalarına, siyasi operasyonlara ve halk iradesinin gaspına karşı demokratik bir Türkiye için,
- Eğitimde dinselleştirme politikalarına ve ayrımcılığa karşı laik ve özgür eğitim için,
- KHK rejiminin sona ermesi, hukukun üstünlüğünün ve adaletin yeniden tesis edilmesi için,
- Kadınlara, çocuklara ve tüm ezilenlere yönelik şiddet, istismar ve ayrımcılığa karşı eşit ve özgür bir yaşam için,
- İş cinayetlerine, kadın cinayetlerine ve doğa talanına karşı yaşamı ve doğayı savunmak için,
- Üniversitelerde bilimsel özerkliğin, akademik özgürlüğün ve demokratik katılımın sağlanması için,
Eğitim ve bilim emekçilerinin insanca yaşayacağı bir ücret ve çalışma koşulları için alanlarda olacağız!
1 Mayısta emeğin, özgürlüğün ve barışın sesini büyütüyoruz!
Eğitim Sen olarak biliyoruz ki, bu karanlık tabloyu değiştirecek olan; emeğin örgütlü gücü, halkın ortak iradesi ve gençliğin direngen umududur.
Yoksulluğa, güvencesizliğe, baskıya ve adaletsizliğe karşı ancak birleşirsek, mücadeleyi ortaklaştırırsak kazanabiliriz!
Bugün korku politikalarına karşı cesareti, geleceksizlik dayatmasına karşı umudu, baskıya karşı dayanışmayı büyütme zamanıdır.
Bugün yalnız değil, milyonlar olduğumuzu; sesimizin, taleplerimizin ve hayallerimizin bu toprakları değiştirecek güçte olduğunu hatırlama günüdür.
Ülkenin geleceği; tarikatların ve cemaatlerin değil, laik, bilimsel, eşitlikçi ve kamusal bir anlayışla örgütlenen halkların ellerinde yeniden kurulmalıdır.
Gençlerin özgürce düşünerek üretebildiği; toplumun tüm kesimlerinin her alanda eşit ve özgür yaşadığı; çocukların eşit, bilimsel ve parasız eğitim hakkından tam anlamıyla yararlanabildiği; emekçilerin insanca çalışma ve yaşam koşullarına sahip olduğu; herkesin barış ve demokrasi içinde bir arada yaşayabildiği bir ülkeyi ancak örgütlü mücadelemizle kurabiliriz.
Barışı savunarak, demokrasiyi savunarak, emeğimizi ve mücadelemizi büyüterek yarınlarımızı ellerimizle inşa edebiliriz!
1 Mayısta yalnızca haklarımız için değil,
- Daha güzel bir gelecek için,
- Eşit ve özgür bir yaşam için,
- Barış ve demokrasi için omuz omuza olacağız!
Eğitim Sen olarak çağrımızdır:
- Gelin, korkuyu değil umudu büyütelim.
- Gelin, yalnızlığı değil dayanışmayı büyütelim.
- Gelin, karanlığı değil aydınlığı büyütelim!
- Gelin, emeğin, bilimin, barışın ve özgürlüğün sesi olalım!
Bu 1 Mayısta emeğimize, haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkmak için; umutla, kararlılıkla, dayanışmayla Türkiyenin dört bir yanında meydanları dolduracağız!
Yaşasın 1 Mayıs!
Yaşasın Emek, Demokrasi ve Barış Mücadelemiz!
Yaşasın Eğitim Sen, Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!
Bu Haber Hakkında Ne Söylemek İstersiniz?
UYARI: T.C. kanunlarına uymayan, konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren, inançlara saldıran, şiddete teşvik eden ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.