Kapat !

ERMENİLER ÜZERİNE BİR YAZI

ERMENİLER ÜZERİNE BİR YAZI

(İddia Edilen Ermeni Soykırımının Altında Aslında Ne Yatıyor?Yapmadığımız Bir Soykırım İftirasını Kabul Etsek Sorunlarımız Bitecek mi?Ermeni İddialarına Nesnel Bir Yaklaşım Denemesi) Hemen her yıl nisan ayının son haftası önümüze temcid pilavı getirilen sözde Ermeni Soykırımı bu yıl geçtiğimiz yıllara göre daha bir üst perdeden artarak,taraf ve taraftar bularak karşımıza getirilip Türkiye uluslar arası camiada tabiri caizse köşeye sıkıştırılmak isteniyor… Bu aslısız iddiaların asılsız olduğu noktasında hemen bütün yurttaşllar olarak hem fikiriz…Bunun içindir ki tarihde aslında ne olduğundan öte bugün ne oluyor ne yapılmak isteniyor kısmına ilgi çekmek istiyorum.Yine de Diaspora Ermenilerini kadar fanatikleştiren 19 yy sonu 20. Yy başlarına değinmek konunun anlaşılabilirliği bağlamında önemli… Önce özerklik, ardındansa bağımsızlık 19. yüzyıl Ermeni milliyetçiliği için büyük bir hayaldi. Bu duygular evvela yurt dışında geliştirildi, ardından Osmanlı topraklarına taşındı... Fransa, bugünkü Çukurova ve çevresinde, Rusya ise özellikle Doğu illerinde bu arzuyu ateşledi, hatta ayrılıkçıları maddi olarak destekledi. 19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başlarında ise terör örgütlerine dönen Ermeni ayrılıkçı hareketleri 1915 ve sonrasında 1923'de Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Yüzbinlerce Ermeni bu süreçte hayatını kaybetti, Ermeniler anavatanları bildikleri topraklardan sökülüp savruldular ve millet olarak izleri bugüne kadar devam eden bir travmayla yaşamak zorunda kaldılar. Göç eden Ermeniler Kafkasya'ya, Avrupa'ya Amerika'ya ve Ortadoğu'ya dağıldılar, yeni bir hayat kurmaya çalıştılar. Diasporalaşanlar kimliklerini koruyabilmek için 1915'i ve sonrasında yaşananları efsaneleştirdiler, kayılarını kutsal hale getirdiler. Yabancı topraklarda, köklerindne kopmuş halde yaşamak zorunda olan Ermeniler için 'kötü Türk' Ermeni kimliğinin önemli bir parçası haline geldi. Radikal Ermeni örgütleri (Taşnaklar ve Hınçaklar gibi) kendilerince Türklerden yaşananların intikamını almak istediler. 1920'lerin başında görülen NEMESİS terör saldırılarında Tehcir'in sorumlusu sayılan Kabine üyelerinin neredeyse tamamı öldürüldü. 1973'de başlayan Ermeni terör dalgasının hedefi de öncelikle Türklerden intikam almak, ikinci olarak da 1915 olaylarını dünyaya duyurmaktı. Ancak Ermeniler ne yaparlarsa yapsınlar, Ermenistan devletini kurmak artık boş bir hayaldi ve ölenleri de geri getirmek mümkün değildi. Kısacası Ermeniler kaybetmişti. Bu nedenle radikal grupların çabaları Ermeni kitlelerce genellikle romantik ve ümitsiz bir çaba olarak görüldü. Bu fikri değiştiren 2. Dünya Savaşı'nda yaşanan Holokost oldu. Holokost kurbanlarının yakınlarına ve elbette İsrail'e sağlanan tazminat ve moral saygınlık Ermeni kanaat önderlerinde 'acaba biz de aynı yöntemi izleyebilir miyiz' ümidini doğurdu. Ermeni dünyasında benzeri kazanımları elde edebilecekleri düşüncesi takip eden yıllarda gelişti ve 1915'de yaşananların 'soykırım' olarak kabul ettirilebilmesi halinde Türklerden tazminat ve hatta toprak alınabileceği düşüncesi belirdi. 1965 GÖSTERİLERİ Ermeni soykırım davasının küresel düzeyde yayılmasında 1965 gösterileri milad sayılabilir. 1965'den 1980'lere kadar Ermeni milliyetçiler davalarını dünyaya anlatmaya, 'soykırım' tezlerine kamuoylarını ikna etmeye çalıştılar. 1980'lerin ikinci yarısından itibaren ise ağırlık parlamentolara verildi. Başta ABD, Fransa ve Rusya gibi ülke meclislerinin Ermeni tezlerini kabul etmesi halinde Türkiye'nin de buna zorlanabileceği düşünüldü. 2000'li yıllarda ise konu yargıya taşındı ve Ermeni tezlerini reddedenlerin 'inkarcı' olarak kabul edilmesi ve cezalandırılması ulusal hukuklara sokulmaya çalışıldı. Bunda İsviçre gibi bazı ülkelerde başarı da sağlandı. TANISAK NE OLUR? Tıpkı 1965 yılı gibi 2015 yılı da Ermeni davası için önemli bir başlangıç noktası sayılıyor. Yani Ermeniler, 2015'den sonra da tezlerini savunmaya ısrarla devam edecekler, asla bundan vazgeçmeyecekler. Türk tarafı ise bu saldırılardan yoruluyor ve hatta yılıyor. Bu nedenle "tanısak ne olur sanki" türünden sızlanmalar duyulabiliyor. Bazıları Türkiye'nin olayları 'soykırım' olarak tanıması halinde bile Ermenilerin tazminat elde edemeyeceklerini iddia ediyorlar ve bunun için çeşitli örnekleri veriyorlar. Kanaatimce bu yaklaşım doğru değildir. Her şeyden önce soykırım suçu her millet için kaldırılması güç bir etikettir. Ahlaken böyle bir suçu işlediği kabul edilen ülkeler sırtlarına ağır bir yük alırlar, bunun siyasi ve iktisadi maliyetleri olur. Türkiye bölge ve dünya devletleri için temiz tarihi geçmişi ile rahatsızlık unsuru.Çünkü Türkiye’ye Ermeni soykırımı iftirası tazminat veya toprak verme ihtimalinden çok dünya’da zulme uğrayan halklara karşı mazlumun yanında olan tavrı zulümle,kanla devlet terörü ile beslenen başta İsrail olmak üzere bütün ortak paydası Türkiye düşmanı olan devletleri Ermeni soykırımı yaftasını giydirmek iştahlandırıyor Neden iştahlandırmasın ki?İsrail’in veya ellerine mazlum kanı bulanmış Haçlı Batı ittifakının olası katliamına tarihte ve bugün ses çıkaran Türkiye’yi ‘’sen sus tarihinde soykırım yapan bir ülkenin bizim işimize karışmaya hakkı yoktur.’’Gibi psikolojik üstünlüğü ele geçirme savaşıdır…. İkinci olarak, Türkiye kendine has (sui jeneris) bir ülkedir. Belki Sırbistan soykırım yapsa bir şey olmaz, ancak Avrupa kimliğinin oluşumunda özel bir yeri olan Türkiye böyle bir suçla karalanırsa tazminat ve toprak da dahil pek çok opsiyon ortaya çıkar. Özellikle Ortadoğu'da haritaların yeniden çizildiği bir dönemde ne kadar küçük bir ihtimal gibi görünse de bu tür riskleri Türkiye alamaz. NE YAPMALI? Sorun Türkler ve Ermeniler arasında. 1991'de kadar Ermenilerin kendilerini temsil edecek bir devletleri yoktu. Ama artık var. Türkiye bu avantajı iyi kullanmalıdır. Protokollerin askıya alınması 2015'in daha güç geçmesine neden olmuştur. Eğer Türkiye sorunlarını Ermenistan ile doğrudan konuşabilirse daha yumuşak bir geçiş sağlanabilir. Erivan ile kurulacak doğrudan temas diasporadaki radikal grupları da etkisiz hale getirecektir ve çözüm dilini bulmayı kolaylaştıracaktır. Tarihimizin hemen hiçbir döneminde meşru savaş kuralları dışına çıktığımız görülmemiştir… İddia ispatı ispata delili beraberinde getirmelidir. İspatsız iddia karalama, iftira ve KÜSTAH’lıktır.Ne dün, ne bugün, bugün ne de ileride herhangi bir gün katliam yapmadık, katliam yapmıyoruz, katliam yapmıyacağız… İddia edildiği gibi eğer ecdadımız katliam yapmış olsaydı… Bugün bize soykırım iftirasını atan KÜSTAH Diaspora yapılanması olamazdı… Ve unutulmamalıdır ki 100 binlerce şehit vererek sınırlarını çizdiğimiz yurdumuz için gerekirse milyonlarca can veririr mütacavüz saldırıların önüne geçeriz… Savaşsız, barış, mutluluk ve huzur dolu bir dünya temennisi ile…Saygılar… adem_yasar@outlook.com

Bu Haber Hakkında Ne Söylemek İstersiniz?

UYARI: T.C. kanunlarına uymayan, konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren, inançlara saldıran, şiddete teşvik eden ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.

Güvenlik Kodunuz 40583

Kullanıcı Adı

E-Postanız

Bu Yazıya 0 Yorum Yapılmış

Yorum Yok

Tüm yorumları okumak için tıklayın