Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk başbakanı, ikinci cumhurbaşkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin Mustafa Kemal Atatürk’ten sonraki genel başkanı, milli şefimiz ve Ulusal Kurtuluş Savaşımızın eşsiz komutanı İsmet İNÖNÜ’ yü ölümünün 41.yılında onurla, gururla ve özlemle anıyorum. İsmet İnönü modern Türkiye tarihinin oluşumunun kilometre taşlarındandır. 2. Dünya Savaşı’ndan Türkiye’yi uzak tutmayı başaran bir deha olduğu gibi, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı taçlandıran Lozan Barış Anlaşması’nda 1.Dünya Savaşı’nın galip devletlerinin dayattığı maddeleri kabul etmeyip dönemin en güçlü devleti İngiltere’nin Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a “sen bir müzik kutusu gibi ‘bağımsızlık,bağımsızlık,bağımsızlık’ diye hep aynı şarkıyı söylüyor ve bizi hasta ediyorsun” dedirten ve Lozan’dan Türkiye’nin tapu senedi ile ayrılan büyük bir bağımsızlıkçıdır. Son 12 yılda demokrasi katlinin yaşandığı Türkiye’nin henüz demokrasiye geçmeye hazır olmadığı bir dönemde demokrasiye geçmesini sağlayan ve demokrasiye geçmek uğruna kendi iktidarını kaybetmeyi göze alacak kadar da halkçıdır. Modern sanatlara, operaya, heykel ve baleye oldukça düşkün, Fransızca ve İngilizce konuşabilen, iyi bir dindar olup bunu hiçbir zaman siyaset malzemesi yapmayan İsmet Paşa bugünün siyasetçilerinden yüz yıl ilerdedir. Bugün İsmet Paşa’yı meydanlarda seçim malzemesi yaparak yuhalatanlar ve İsmet Paşa hakkında bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olanları tarih yazacaktır. Atatürk’e henüz dil uzatamayıp, ikinci adama dil uzatma cüretinde bulunanları da tarih yazacaktır. Ama onları tarih ve vatan hainleri olarak, İsmet İnönü’yü ise vatan kahramanı olarak… Bu duygularla, eski genel başkanım, büyük asker ve devlet adamı İsmet İNÖNÜ’ yü ölümünün 41. yılında rahmetle anıyor. Onun demokrasi ve bağımsızlık aşkının tüm siyasetçilere örnek olmasını diliyorum. Bahri Can