​YAPAY ZEKa MI YAPAYLAŞAN ZEKaLAR MI

Yapay Zekâ


​YAPAY ZEKa MI YAPAYLAŞAN ZEKaLAR MI

Günümüzde gelişen teknoloji ile birlikte yapay zekâ kavramı ortaya çıkmıştır. Makinelerin insanlar gibi düşünebilmesi ya da karmaşık komutlar dizisi üzerinden insanlar gibi iş yapabilmesi için ortaya çıkan bu kavram hızla hayatımıza girmekte ve bizi etkilemektedir. Özellikle akıllı telefonlar ve tabletler gibi etkileşimli iletişim araçları bunların en bariz örneğidir. Ayrıca teknolojinin ve diğer sektörlerin hızla robotikleşmesi ile birlikte yapay zekâya daha çok ihtiyaç duyulmakta ve bununla ilgili yazılım geliştirmeleri her geçen gün artmakta ve ilerlemektedir. Geçmişten günümüze gelen birikimle Yapay Zekâ hakkında şu tanımlamalar yapılmıştır:Yapay zekâ insan tarafından yapıldığında zeki olarak adlandırılan davranışların makine tarafından yapılmasıdır. Yapay zekâ makineleri kontrol eden bilgisayar programları oluşturarak zekânın yapısını anlamaya çalışır.(Pirim Harun –Yapay Zeka,4)

Bu bağlamda her ne kadar teknoloji ve yapay zekâ insanların hayatını kolaylaştırmış gibi görünse de aslında gerçekten bu böyle midir?

Bilindiği gibi teknoloji bağımlılığı artık özellikle genç neslin en büyük sorunu haline gelmiştir. Daha önceki devirlerde genç nesli uzak tutmamız ve bağımlılığından korumamız gereken şeyler farklı iken bugün bunun yerini büyük oranda teknoloji bağımlılığı almıştır.Diğer tüm bağımlılık yapan madde ve türevleri gibi teknoloji bağımlılığı da dönülmesi zor ve onarılması güç hasarlara yol açmaktadır. Ayrıca diğer bağımlılık yapıcı madde ve türevlerine karşı yürütülen tedavi yöntemlerinde başarılı sonuçlar elde edilebilmektedir. Fakat çok yeni bir bağımlılık türü olan ve henüz çeşitlendirilmesi ve zarar kapasitesi bile tam anlamıyla ortaya konulamayan bu bağımlılıkla mücadelede insanlık neredeyse emekleme aşamasındadır. Bu bağımlılık her ne kadar sadece bir teknolojik bağımlılık çerçevesinde ele alınsa da maalesef bu yeterli değildir. Çünkü farklılaşan ve çeşitlenen teknoloji ile birlikte bağımlılığın neye ve nasıl geliştiğine dair veriler de çeşitlenmektedir.

İlk etapta özellikle bireylerin göz ve beyin sağlığı ile alakalı zararların ön plana çıktığı görülmektedir. Özellikle radyasyon etkisi ciddi tehlikeler içermektedir. Diğer bir nokta ise bireylerin haz duygusunun tatmini ile gelişmekte olan bağımlılıktır. Birinci derecede oyun ve video bağımlılığı risk oluşturmaktadır. Giderek yaygınlaşan bu durum hem genç nesli hem de bu neslin ebeveynlerini tehdit etmektedir. Aslında ebeveynler hem direkt hem de dolaylı olarak risk altındadır. Direkt anlamda özellikle sosyal medya bağımlılığı ön plana

çıkmaktadır. Dolaylı olarak da genç neslin bu bağımlılığına karşı çaresizlikleri görülmektedir.

Bağımlılık ne olursa olsun ve riskin içeriği neyi barındırırsa barındırsın bu tehdit giderek büyümekte ve toplumları tehdit eder duruma gelmektedir.

Peki, asıl önemli olan soru şu; yapay zekâ mı gelişiyor yoksa bireylerin zekâsı mı yapaylaşıyor?

Evet, yapay zekâ gelişiyor ama maalesef bununla birlikte bireylerin zekâları da yapaylaşıyor.

Beyin üzerine araştırmalar yapan Dr. V. Grey Walterin incelemelerine bakılırsa, insan beynine benzeyen bir makinenin yapılabilmesi için 300 trilyon dolardan fazla para gerekmektedir. Böyle bir makinenin çalışabilmesi için ise 1 trilyon wattlık elektrik enerjisine İhtiyaç vardır. (Pirim Harun –Yapay Zekâ,2)

Görüldüğü gibi yapay zekânın beynin standartlarına gelmesi neredeyse imkânsızdır. Ama maalesef hem maddi hem de manevi anlamda harika bir değere sahip olan ve zekâyı barındıran beyin birkaç bin liralık yapay zekâların oyuncağı haline gelmiştir.

Yapılan araştırmalar çevrimiçi ya da interaktif yapay zekâ ve türevlerine karşılık insan beyninin ve buna bağlı olarak zekâsının offline (çevrimdışı ya da bağlantı kurulamayan) hale geldiğini ortaya koymaktadır.

Her ne sebeple olursa olsun teknoloji ya da yapay zekâ bağımlılığı insan beynini pasivize etmektedir. Yapay zekâ ortamında her şey hızla değişmektedir. Bu değişime hiçbir şekilde ayak uyduramayan beyin ise gördüğünü ya da duyduğunu veya okuduğunu anlamlandırmadan kabul etmek zorunda kalmaktadır. Bir yandan da bilinçsiz haz durumu ortaya çıkarak bağımlılık gelişmektedir.

Doğal zekâ sahibi insan, yapay zekâ karşısında sadece belli tuşlara basmak ve belli komutları yerine getirmekle kodlanmış yapay zekânın yerini almaktadır. Gelişen teknoloji ile yapay zekâlar doğallaşırken insanlar ise yapaylaşmaya başlamıştır. Gelecek nesillerin bu

tehlike ile karşı karşıya kalmaması için gereken tedbirlerin hızla alınması gerekmektedir.

Bu tedbirlerin başında bireylerin boş vakitlerinin kültürel ve sportif faaliyetlerle doldurulması ve bilinçli teknoloji kullanımı gelmektedir. Bireylerin beyinsel faaliyetlerinin doğru yönlendirilmesi için hayatın farklı yönlerinin gösterilmesi gerekmektedir. Ortaya çıkan zihinsel ve bedensel enerji doğru kanalize edilmek zorundadır. Hem bireyin hem toplumun yararına olacak yönlendirmeler ancak farklı faaliyetler ile gerçekleşir. Eğer bu enerji doğru yönlendirilmez ise bireylerde farklı sıkıntılar ortaya çıkmakta bir süre sonra da hem bireye hem de topluma zarar verecek süreçlerle karşı karşıya kalınmaktadır. Bu tedbirler başta aile ortamında olmak üzere okul ortamlarında da alınmak zorundadır. Ailelerin bilinçlendirilmesi ve doğru örnek olması atılacak önemli bir adımdır. Çocuğuna bir şeyi yasaklarken ya da

kısıtlarken kendisi o şeye devam eden bir anne veya babanın inandırıcılığı ne kadardır?

Sonuç olarak teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin ve buna paralel olarak yapay zekâ ne kadar doğala yaklaşırsa yaklaşsın her daim insan beynini ve zekâsını taklit etmek zorundadır.

Ve hiçbir zaman doğal olamaz. Ama aşılması gereken insan zekâsının ve beyninin

yapaylaşmasını engellemektir. Unutulmamalıdır ki yapay zekânın asla kavuşamayacağı ve taklit edemeyeceği insani bir durum vardır. Vicdan ve akıl. İşte yapaylaşmamanın anahtarı bunlardır. İnsanların vicdanı ve aklını milli ve manevi değerlerle olumlu yönde beslemek ve geliştirmek gerekir.

Bu gerçekleşirse ne yapaylaşan zekâlar ne de teknoloji bağımlısı insanlar olur. Tek çözüm; kendimize dönmek ve bunun sebeplerine sarılmak.

Gökmen Uçak

Psikolojik Danışman-Yazar