​HEDEFİM HAYAL Mİ

HEDEFİM


​HEDEFİM HAYAL Mİ

Merhaba sevgili okuyucularım sizleri sevgi ve saygı ile selamlıyorum.

Bildiğiniz üzere bu hafta sonu üniversite giriş sınavı (YKS) yapılacak. Bu sene bu sınava 3 milyondan fazla kişi giriyor. Ülkenin geleceği olan gençlerin geleceği bu sınavda belirleniyor. Ama ben burada sistem tartışması yapmayacağım. Eğrisiyle doğrusuyla elimizdeki sistem bu. Bu çerçevede değerlendirmek en doğrusu.

Asıl odaklanılması gereken nokta aslında sınav sürecinden önce ailenin ve sınava girecek kişinin doğru hedef belirleyip belirlemediğidir. Burada da özellikle gençlerin karıştırdığı bir durum var. Bu durum hedef ve hayal. Hedef dediğimiz; insanların ilgi ve yetenekleri doğrultusunda varacakları noktadır. Hayal ise ulaşılıp ulaşılamayacağı kesinlik arz etmeyen bir durumdur. Gençler genelde hayallerini hedef olarak düşünüyorlar. Herhangi bir araştırma yapmadan hayallerin peşinden gidiyorlar. Fakat sadece hayalin peşinden gitmenin sonucu hayal kırıklığı olabiliyor. Şu unutulmasın tabi ki her şey bir hayalle başlar. Kimseye hayallerinizi sonlandırın demiyoruz. Ama konu üniversite sınavı ve meslek seçimi olunca sadece hayal pek bir şey ifade etmiyor. Bu nedenle insan önce kendini çok iyi tanıyacak. Kendi potansiyelinin ve eksiklerinin farkında olacak. Neyi yapabiliyor neyi yapamıyor. Yapamadığına çalıştığında ne kadar yapılabilir duruma getirir. İşte bu analiz insanı doğru hedefe ve başarıya götürür. Eğer bu analizi doğru bir şekilde yaptıysan çalışma ve çabaların da yapabileceklerin ekseninde olacağından hedefine ulaşmak kolaylaşacaktır.

Meslek seçimi çok önemli bir konudur. Şöyle düşünün: Türkiye şartlarında üniversite okuyan bir öğrenci yaklaşık 24–25 yaşlarında bir mesleğe başlıyor ve günümüzde yaklaşık 60–65 yaşlarında emekli oluyor. Bu sürece baktığınızda Neredeyse kırk yıl bir mesleği yapmak durumunda. Bir insanın ortalama 75–80 sene ömür sürdüğünü düşünün. Hayatının yarısını bu meslekte geçirecek. Aynı zamanda bir günün 15- 16 saati ayaktayız. Çalışılan iş, ister devlet olsun ister özel sektör bu sürenin de ortalama 8 saati yine o işin başında geçmekte.

İşte bu çerçeveden bakıldığında bir meslek neredeyse insanın hayatı haline geliyor.

Sevmediğiniz bir işte bu süreyi geçirdiğinizi düşünün. Hayatınız ve işiniz eziyet haline gelir. Ondan sonra da ne kendinize ne de çevrenize hiçbir faydanız olmayacaktır.

Aileler ve öğrenciler diyor ki garanti olsun, ataması olsun. Kimin ne garantisi varda işin garantisi olsun. Bu da çok hatalı bir yaklaşım. Türkiye ve dünya şartlarında 4–5 sene sonrasında neyin garanti olacağını kestirmek nasıl mümkün olsun. Onun için ailelere ve gençlere tavsiyem şu; ilgi ve yetenekleriniz doğrultusunda mutlu olacağınız mesleği tercih edin. Yoksa parası, karizması, atama garantisi için meslek tercih edilmez. Çünkü insan bir süre sonra bunların geçici olduğunu fark ettiğinde tükenmişlik başlar. İşte o zaman bu işin geri dönüşü yok.

Hayatın her döneminde kaliteli ve mutlu bir hayat önemlidir. Bu kalite ve mutluluğun başı da insanın bedenen, ruhen ve zihnen sağlıklı olmasından geçer. Bunu sağlamanın yolu insanlara faydalı olacak amaçlara bağlanmaktır. Yoksa sınavı ve mesleği bir amaç olarak görürseniz hiçbir zaman bu kalite ve mutluluğu elde edemezseniz. Hayatta hem kendinizi hem de insanları mutlu edecek aktiviteleriniz olsun. Zihninizi ve bilinçaltınızı faydalı olacak aktivitelerle meşgul ederseniz, negatif ataklar giriş yapamayacaktır.

Ailelere de tavsiyem; lütfen çocuklarınızın ilgi ve yeteneklerinin farkında olun, onların kendini tanımasına fırsat verin. Parası, karizması ve atama garantisi var diye meslek diretmesi yapmayın. Unutmayın o hayat onların. Her şeyin maddeye endekslendiği, huzurun ve mutluluğun parayla olacağı gibi yanlış bir algının alıp başını gittiği şu dönemde, bu algıyı önce kendimizde sonra çocuklarımızda kırmalıyız. Bunun için de en büyük fırsat meslek seçimi.

Gençlerin, milli manevi değerlerinde farkında olduğu, paranın amaç değil araç olduğunu bildiği, hayatın amacının sevgi, şefkat, merhamet ve vicdan doğrultusunda tüm varlığa faydalı olmak olduğunun bilincine vardığı bir toplumu inşa etmek bizim elimizde. İşte önce kendimizden başlayarak bu hasletleri yaşamalı ve çocuklarımıza da örnek olmalıyız.

Ama hayatın gerçekleri diyebilirsiniz. Ama unutmayın hayatın gerçekleri dediğiniz algıdan ibarettir. Bireylerin algısı pozitif yönde değiştiğinde hayatın gerçekleri de değişir.

Başarı ve mutluluğu sınava indirgemek algısından kurtulmak dileğiyle, ülkenin geleceği olan tüm gençlere başarılar diliyorum.

Gökmen UÇAK

Psikolojik Danışman-Yazar